– GÖNÜL ÇAKI AKVEÇ
*
karanlığı bölen bir ses
sürgün diye öğretilen çocuğa sınıfta
ve kazınmış aklına tüm ezberler
işte o ses
kurulan sehpaların masaların ağaçların sesi
misal şehrinin perdeleri
hakimdir zaman
koskoca soruları ezer beynimde
minderler tahtırevanlar köleler taşırım
sırtımda devasa bir afrika fili gibi
dağınık zümrüt yakut yığınları ki
ne kadar değerliyse yaşamak
o kadar derttir yüktür ezeli ve ebedi
söyledikleri oldu
öğretileri doğurdu gölgelerinin
cerrah gibi maskeleri ile uyudu ve herkes ağladı biz de
misal şehrin atları da gitti usulca
küçülüp bir ağacın dibinde onlar da ağladı
bazıları şölenlerde gümüş tepsilerde
sunulmuş hayatlarını sürerken
gizli sığınaklarında dünyanın
yollara vuruluruz
dönsün dönsün de bize çarpmasın
mutlaka muskalanmıştır bir ucu kutupların
ki böyle bakamaz insan ısınamaz
ekvatorda yeşim taşı olmak kolay değil
zemheri güz boran yaşayamaz insan kendince
elini kaptırmadan kehribar ateşine yaktırmadan
ki ocaklar vardır nasıl zor yanar anlarım
ve bazı ocakların içinde yol vardır
ben o yoldan yanayım